21 Haziran 2010 Pazartesi

Tembellik Rejimi

İşe başladığımdan beridir kafamı kurcalayan pek çok şey olmasına rağmen onlar üzerine düşünemediğimi fark ettim. Sabah 9 akşam 6 çalışan biri olarak ancak akşam 7:30 gibi evde olabiliyorum ve yemek, duş derken gün bitiyor. Kitap okuyamıyorum, film seyredemiyorum. Kısacası hayata dair pek bir şey yaşayamıyorum.

Bu durum aklıma Paul Lafarge'ın Tembellik Hakkı adlı kitabını getirdi. Yazar Kitaba önce Lessing'ten yaptığı ve beni çok ilgilendiren bir alıntıyla başlıyor.

Sevme, içme ve tembellik dışında,
Tembellik edelim her şeyde

Lessing

Ve sonra devam ediyor;

Büyük halk şenliklerinde komünistlerle kolektivistler, kentsoylu sınıfın 15 Ağustos ve 14 Temmuzlarındaki gibi toz toprak yutacak yerde, şişeleri fırlatacak, sucuklara saldıracak, maşrapaları havalara uçuracaklar. Tembellik rejiminde, bizi her saniye yok eden zamanı öldürmek için, sürekli gösteriler ve tiyatro oyunları olacaktır. Ey tembellik, uzun süren sefilliğimize acı! Ey sanatların ve soylu erdemlerin anası tembellik, insan kaygılarına merhem ol!

Gerçekten de tembellik değil midir bizi biz yapan? İçimizdeki yetenekleri, sanatı, edebiyatı, kısacası tüm kültürü yaratan sahip olduğumuz boş zamanlar, sahip olduğumuz tutkular değil midir?

Sanırım bunu anlamak için çalışmaya ihtiyacım yoktu. :) Eski Yunanlılar bunun farkında olmalı ki işleri kölelere havale ederek kendilerine tüm hayatlarını tahsis etmişler. Ne dersiniz bir tembellik rejimi iyi olmaz mıydı bu sıcak havada ?


5 yorum:

  1. tembellik iyi hoş da. içimdeki şu suçluluk duygusu ne olucak; hadi kalk okunmadık kitap, izlenmedik film, duyulmadık haber kalmasın. ama gidilecek yerler görülecek insanlar da var. hadi koş koş.. seni sen yapman lazım.

    YanıtlaSil
  2. Evet ben de onu diyorum. Gezmeye, dolaşmaya yani düşünmeye bile zaman kalmıyor.

    YanıtlaSil
  3. işlerin havale edildiği bir köle olmayacağın garanti ise tembellik harika olurdu

    YanıtlaSil
  4. sabah 9 akşam 6 çalışan biri olarak bu yazı şu an ki durumuma tam uydu. hatta biraz sıktı bile gevşetmek istedim yer yer.

    aslında şunu farketmek gerektiğini düşünüyorum; bize tembellik diye tanıttırılan şey kendi içimizdekileri yaşama isteğinin dışa vurumu. eğer tembellik dışavurumu açısından yazıdaki gibi olursa ben bu tembellik için dünyaya geldiğime inanıyorum ve bu tembellik için yaşayacağım.

    ister inanın ister inanmayın, işi sadece ekonomik özgürlüğün tadına varmak , para durumumu daha iyi hale getirmek ve gerçekten yapmak istediklerime basamak olsun diye götürüyorum.
    asıl gördüğüm manzara çok farklı ve ben bir kere o tadı aldım. tembellik rejiminin topraklarına bir kez girdim ve tadı hala damağımda. niye bıraktın demeyin, ben "Into the Wild" filmindeki "Alexander Supertramp" değilim, hayatı biraz dengeli yaşamak ilerideki dengesizliklerim için kredi oluşturur kendime göre. sorumlulukları hepten terkedip gitmek, reel dünyaya aykırı zannımca.
    ama yanına bir yol arkadaşı bulduğun zaman, sorumluluklarında seninle geldiği için, gitmekte özgürsün bence.
    tembellik eğer sabah 9 akşam 6 içinse evet varım ve yapacağımda. ama bu tembelliğim kendi kaderimi yaşamamda çalışkanlıkla huzura yol açacağı için.
    biraz uzattım fakat son olarak demek isterim ki; Every moon has a darkside ın kısa ve öz cümlesini sevdim.

    YanıtlaSil
  5. Elbette sorumluluk duygusundan kaçılamaz. Kemal Tahir'in Kurt Kanunu romanının sonunda sayfalarca bir "sorumluluk" tartışması yapılıyor. Aslında sorumluluğun bizi biz yapan en önemli şey olduğu bahsinden hareketle, insanın önce kendinden sorumlu olduğu üzerine vurgu yapılıyor. Birkaç gündür bu sorumluluk konusunun kitapta neden işlendiği üzerine düşünüyorum. Açık bir şey bulamadım. Belki sosyalistlere, belki de Kurtuluş Savaşı'nda sorumsuz davrananlara bir çağrı.

    Yahut kendi kendine girdiği bir tartışmanın sonucuydu bu. Kendisi sorumluluktan kaçmak istiyordu bir yanıyla demek...

    Her neyse, tembellik üretimin bir açıdan itici gücü. Çalışmak elbet lazım, fakat yaşamın önüne geçecek kadar değil. Belki makinalar sayesinde insanların 4 saat çalışmakla yetineceği günleri de göreceğiz, belki daha da az.

    YanıtlaSil