21 Temmuz 2011 Perşembe

İtiraftır

Saat 20:06. 7. ayın 21'i, işte böyle başladı hayal kırıklığı.

Zihnimin en derin köşelerine saklanmış arzuları uyandıran bir söz, bir cümle, bir itiraftır. Hayal kırıklığı bir hayaldir, hayalden başlar ve bir hayalle biter.

Öyle ki, birkaç günlüğüne de olsa en yakın arkadaşın önemli sözler ederken dünyadan kopma, tüm hızıyla çevrende akan zamana karşı direnme nedenidir.

Artık hoşlandığını sandığın kişiden duyduğun her cümlenin sadece ilk anlamını değil, daha önce hiç düşünmediğin ve akletmediğin karşılıklarını da bilmek, karşındakinin ne söylemek istediğini anlamak için binbir taklalar atarak hafızana oyunlar oynamak, üzerlerine tonlarca toprak döktüğün üzüntülerini açığa çıkarma zamanındır.

Bir avare gibi ruhunun derinliklerinde savrulan kendini bağışlama isteği böyle anlarda açığa çıkar. Çünkü masumiyet en büyük zırhtır. Belki de en büyük günahtır masum olduğunu düşünmek.

Bir yandan günlerin getirdiği monotonluktan özgürlüşen kalbin ve aklın, hayatta sadece birkaç kez tecrübe edebileceğin bir farkındalık süreci yaşar. Artık her saniye ve hatta salisenin ömrü hayatında yıllar kadar değeri vardır.

Bu yüzden hayatını bir romanın sayfalarını çevirir gibi çevirdiğini fark edersin ve o sayfalarda yazılanları değiştirmek için daha az bir istek olur içinde. Düşündüğün tek şey kendini teslim etmektir, her şeyiyle...

Hayal kırıklığı insandır. Ya da her insan bir hayal kırıklığıdır. İnsanları tanıyamayız, onlar da bizi tanıyamayacaklar. Bir gülüşün arkasına gizlediğimiz anlamlar gizemini yitirir. Çünkü ortada hiçbir anlam yoktur.

Bakışlarda aradığınız derunilik ve sizi karşınızdakine bağlayan o merak duygusu bir yüktür. Çünkü mevcut olan bilinmezlik kısa sürede nihayete erecek ve hayat o sıkıcılığına geri dönecektir.

Hayat bir hayal kırıklığıdır.

Doğunca anlar ve ağlarız.