9 Nisan 2011 Cumartesi

Nasıl kitap yazmamalıyız?


Edebiyat ölüyor. Okuyucunun önüne sürülen yeni kitapların büyük çoğunluğu "iyi ve güzel" edebiyattan uzak. Bir kısım çıkar ağlarına dahil olan insanların birbirini pohpohlaması sayesinde yazılan kitaplar, birbirininden farksız klişelerin yer aldığı kitaplar, hiçbir şey anlatmayan cafcaflı kitaplar rafları doldurmuş durumda.

Neden kitap eklerinde bunların eleştirisini göremiyoruz?

Çünkü reklam verenin egemenliği tüm bu yayınları esir almış bir halde. Bir yayınevinin çıkardığı kitabı eleştirmeye görün hemen sonraki hafta ya da ayda aynı yayınevinin reklam vermediğini tespit edeceksiniz. Tabii önce araya hatırı olan kişiler koyulacak, başka ara çözümler de sunulmaya çalışılacaktır.

Reklam endüstrisine teslim olan edebiyat dünyası

Bu açıdan, Twitter'da gayet eğlenceli bir insan olarak gördüğüm @homohobi'nin nam-ı diğer Murat Renay'ın "SÖYLENMEYEN" adlı eserinin neden sağlıklı bir şekilde eleştirilemediğini anlayabiliyorum. Zaten eleştiri kültürünü 90'lı yılların başından itibaren hızla büyüyen reklam endüstrisine kaptıran edebiyat dünyası kaç adet satacağı belli olmayan bir eser için kendini yorar mı?

Halbuki eleştiri önceden olduğu gibi, bugün de iyi ve güzel olanı diğerlerinden ayırmak için en ihtiyaç duyduğumuz şey.

Kötü tutulmuş bir günlük

Murat Renay'ın kitabı ne yazık ki kaliteli bir eser değil. Üslup açısından forumlara yazılan açık saçık hikayelerdeki bayatlığı yansıtan bir dil var kitapta. Renay'ın bir eşcinsel olarak başından geçenleri okuduğunuzu sanıyorsunuz fakat ortada kötü tutulmuş bir günlükten ötesi yok. Pek çok acemi blogçunun başı sonu belli olmayan yazılarına benzeyen bir "yazı türü" var ortada.

Renay bir eşcinsel olarak zor bir iş yapıyor. Bunun çok iyi farkındayım. Ülkemizde eşcinsellere olan baskıyı reddetmek mümkün değil. Fakat edebiyat bir ezilmişin yaşadıklarını dili kısıtlı, nereye gideceği belli olmayan ve hiçbir yazın amacı olmadan ortaya koyulan kalitesiz bir hikayeyi öne sürmekle gerçekleştirilemez.

Etkileyicilikten uzak özensiz bir dil

Eğer ortaya roman türünde bir eser koyduğunuzu iddia ediyorsanız, ya da hiçbir türde olmasa da bir edebiyat eseri koyduğunuzu söylüyorsanız, elbette ki bizi düşünmeye sevk eden detayların yanında empati yapmamızı sağlayacak, bizi etkileyecek, ya da sadece düşüncelerin akışıyla okuyucuyu büyüsü altına alacak bir eser çıkaracaksınız demektir.

Renay'ın kitabı ise bir türlü anlayamadığımız hikayenin kaba bir dille anlatıldığı, anlamsızca yer yer küfrün kullanıldığı, ki küfür de edebiyatın içinde gayet etkili bir yöntemdir, ilk aşktan bahsedilen satırların bir paragrafı aşmadığı önemsiz bir tomar yığını olarak karşımıza çıkıyor.

Gereksiz detaylar

Hiçbir duygunun esamesine rastlayamadığımız kitapta "sevişmeden önce tuvalete çıkarım, hafif proteinli yiyecekler yerim" gibi okuyucuyu en ucundan bile ilgilendirmeyecek detaylar yer alıyor.

Nihai olarak anlıyorsunuz ki kitabın edebi açıdan hiçbir değeri olmadığı gibi amacı konusunda da belirsizlikler var.

Renay'ın eseri bilinen ve güçlü bir yayınevinden çıkmadığı için kitabın birilerinin torpiliyle kitap eklerinde tanıtıldığını söyleyemeyeceğiz. O halde ortada sadece farklı cinsel yönelime sahip bir yazarı desteklemekten ötede bir şey olamaz. Çünkü hiçbir tanıtım ve değerlendirme yazısında (dikkat ederseniz eleştiri demiyorum) kitabın üslubu, cümle akışı, söz dizilimi, etkileyiciliği ya da stili hakkında tek bir cümle bile göremedik. Bahsedilen sadece gizli bir eşcinselin nasıl da "cesaretle" "gizemli dünyasını" bize açtığıydı. Keşke arkadaşımız bize aşkın, yalnız kalmanın da nasıl olduğunu anlatsaydı. Özellikle de bir eşcinselin gözünden.

Murat Renay, senin hayırseverliğe ihtiyacın yok. Senin okuyucuna saygı göstererek daha iyi bir eser ortaya koymaya ihtiyacın var. Aksi takdirde, geride iz bırakmayan bir kağıt koçanından başka bir şey göremeyeceğiz.